ŞİİR
Şiir, “zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin
uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan edebî anlatım biçimi” olarak
tanımlanmaktadır. Çocuklar için şiir ise, ritimli ve ahenkli söz olarak
tanımlanabilir.
Çocuğun şiirsel metinlere karşı Ninni ve masal metinlerinde
ses tekrarları, ses benzerlikleri ve ritmik söyleyişler bu ilginin artmasını
sağlayan unsurlardır. Sözleri anlamasa da bu metinlerdeki melodik yapı
sayesinde çocuk şiire biraz daha yaklaşmış olur. Çocukların anlatılan masalı,
söylenen bir ninni ve şarkıyı ilgiyle dinlemelerinin sebebi budur.
Çocuk ve şiir arasındaki ilişki doğal bir ihtiyacın
uzantısıdır. Çocuk ilk konuşma alıştırmaları sırasında yetişkinleri taklit
eder; ses bakımından birbirine benzer kelimeleri söylemeye çalışır. “Baba”,
“dede”, “mama...” gibi
18. yüzyılın ünlü edebiyatçısı Paul Hazard, çocuğu “edebiyatçı
ve küçük sanatçı” olarak nitelendirir. Bu nitelendirmede çocuksu ruhun
dikkatleri ve dünyaya bakış açısıyla sanatkârın bakışı arasında (merak ve
şaşırma duygusu gibi) bazı benzerliklerin bulunması etkili olmuştur.
Çocuk Şiiri Nedir?
Gıyasettin Aytaş “çocuk” kavramının niteliğinin bir ayrım
yapmayı gerektirdiğini söyleyerek “çocuk şiiri”ni bir zorunluluk olarak görür
FORM
Şiir yazma eylemi şiirin sesiyle ilgili bir durum olduğuna
göre lirik, epik ve dramatik konularda yazılan şiirlerde; ses, kafiye ve ölçü
uyum içinde olmalı, fakat bir şiir serbest formda da olsa bazı biçimsel
kurallara uygunluk göstermelidir. Biçimsel kurallar, dize uzunluğu ve sayısı
bakımından ele alınabileceği gibi şiirin iç kafiyesinin de dikkate alınması
gerektiği anlamına gelir. Bu nedenle, ister serbest formda olsun ister kuralcı
yapıda olsun şiirin sesi önemlidir.
Çocuklar için öğretme amacıyla yazılan şiirlerin uyaklı ve
kafiyeli olması öğrenilen şeyin kalıcılığını sağlar ve öğrenmeyi hızlandırır.
Öyleyse çocuk
şiirlerinde şekil konusunu iki bakımdan ele almak gerekir: Çocuğa şiir zevki
vermeyi amaçlayanlar ve belli bir konuyu öğretme maksadıyla yazılan şiirler.
Şiir zevki vermek için bir çocuk şiirinin serbest ya da kuralcı yapıda olup
olmaması önemli değildir, fakat öğretme amacıyla yazılan şiirlerde kafiye ve
ölçünün öğretmeyi kolaylaştırmasından dolayı biçimsel kurallar (ölçü ve kafiye)
vazgeçilmez unsurlardır
Form meselesiyle ilgili tartışılan bir diğer konu da, anlam
bakımından saçma, fakat ritim ve ses bakımından güzel olan tekerlemelerin nasıl
değerlendirileceğidir. Çocuklar için “gerçek şiir”, şiirin melodisinin
tekrarlanması merkezinde toplanır. Bu nedenle özellikle okul öncesi dönemde çocuklar;
tekerlemelerden, cinas ve aliterasyon gibi kelime oyunlarından zevk alırlar.
Çocuklarda şiir zevki tekerlemeyle başlar ve estetik duygu da bu sayede gelişir.
Şiddet Nedir?
Şiddetin, birbirinden farklı birçok anlamı bulunmaktadır.
Her tanımın ortak noktası bu kavramın odağında “güç kavramı”nın bulunmasıdır.
Bu tanımlara göz attığımızda şu ifadelerle karşılaşırız. Şiddet: “sert ya da
acımasız kişilik, güç”, “bir kişiye, güç veya baskı uygulayarak isteği dışında
bir şey yapmak veya yaptırmak”, “cinayet, işkence darbe ve etkili eylem, savaş,
baskı, suçluluk, terörizm vs.”, “bir karşılıklı ilişkiler ortamında taraflardan
biri veya bir kaçının bedensel bütünlüğüne veya törel bütünlüğüne, mallarına
veya simgesel, sembolik ve kültürel değerlerine, oranı ne olursa olsun zarar
verecek şekilde davranmasıdır.” Tanımlar dikkate alındığında şiddet kavramını
üç başlıkta incelemek mümkündür: • Fiziksel şiddet • Sözel şiddet • Simgesel
şiddet
Fiziksel şiddet, “Kişilere veya hayvanlara karşı fiziksel
gücün kullanılması ya da ifade edilmiş açık bir biçimde fiziksel gücün tehdit
unsuru olarak kullanımıdır.” Sözel şiddet, “insanın karşısındakini küçük
düşürücü, kırıcı, alay edici sözler kullanması, doğrudan ya da dolaylı olarak
onu aşağılaması, kötülemesi, kişiliğine saldırması, umudunu, beklentisini
kırması, türlü söylentiler çıkarması, sert, kaba konuşmalarla sürekli
engellemeler yapması” olarak açıklanabilir. Simgesel şiddet ise eylem öncesi
simgesel dil ve işaretlerdir. Simgesel şiddette daha çok yüz ifadeleri, mimik ve
işaretler egemen unsurlardır. Bir öğretmenin öğrencisine, büyük çocukların
küçüklere, güçlülerin güçsüzlere, anne-babaların çocuklarına uzaktan
gönderdikleri yüz ifadeleri birer simgesel şiddettir.
Çocuk edebiyatı, sanayileşme ve kentleşmenin zorunlu olarak
ortaya çıkardığı bir edebiyat alanıdır; toplumsal ve tarihsel gelişmelerle
oldukça büyük değişimlere uğramıştır. Masalların içinde cinsellikten şiddete
her şeyin olması doğaldır.
Masalların cinsellikten şiddete herşeyin olması doğaldır.Sedat Sever ''Çocuk Kitaplarına Yansıtılan Şiddet''başlıklı bildirisinde ise aşırı öğreticiliğin çocuk edebiyatı metinlerinde şiddet anlamı taşıdığını belirtir.
Bu gerçek de göz önünde bulundurularak okul öncesi dönemdeki çocuklara yetişkinler tarafından okunan, anlatılan masal, öykü, şiir ve anlatıların çocukları yaşama bağlayan, eğlendiren, mutlu eden kurguları; özdeşim ögesi kahramanların demokratik tutum ve davranışlarıyla yapılandırılmalıdır. Bu düşüncelere göre çocuk kitaplarının neden olabileceği örselenmeler şöyle sıralanabilir: 1. Yetişkinlerin, metinler aracılığıyla kendi doğrularına göre çocukları yönlendirmeleri, onları kendi gerçeklerinden uzaklaştırarak edilgen, haklarından habersiz ve gereksinimlerini karşılayamamış kişiler durumuna sokabilir. 2. Çocuk kitaplarında kahramanların amacına şiddet uygulayarak ulaşması, kitapta aktarılan iletilerle şiddetin olumlanması, şiddetin sorun çözmenin bir yolu olarak gösterilmesi, çocukta büyük duygusal örselenmelere neden olabilir.
Doğumdan sonraki ilk iki yılda çocuğu medyadan uzak tutmak, onu daha çok insanlarla ilişki kurabileceği ortamlara götürmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.İki yaşından beş yaşına kadar olan dönemde konuşma, kendini ifade etme ve problem çözme yetenekleri kazanmaya başlayan çocuklarda medya okuryazarlığı eğitimi vermek pek mümkün değildir. Bununla birlikte dinledikleri, seyrettikleri şeyler hakkında duygu ve düşüncelerini ifade etmelerini kolaylaştırıcı önlemler alınabilir. Gerçek ile kurguyu ayırt edemeyen bu yaş çocuklar, rüyada gördüklerini de gerçek zannederler. Bu nedenle film ve çizgi filmlerdeki korkutucu uyaranları da gerçek zannetme eğilimindedirler. Çocukları medyadan özellikle televizyon ve internetin zararlı etkilerinden korumak tamamen mümkün görünmese de anne ve babalar bu konuda daha seçici davranabilirler.
Günümüz çocuklarının, zararları karşısında en çok savunmasız kaldıkları iki medyatik ürün vardır. Bunlardan biri televizyon, diğeri ise internettir. Televizyon, her türlü olguyu eğlence mantığı içinde sunmakta ve izleyicinin dünyaya bakış açısını etkilemektedir. Dünyayı sadece eğlence mantığı içinde değerlendiren bir bakış açısı sorunludur. Televizyonun bilinçsizce kullanılması sonucu ortaya çıkan problemleri doğru okumak, anlamlandırmak, seçmek ve değerlendirmek ve farklı bir algı geliştirmek bir zorunluluktur. Ne kadar faydalı olursa olsun izleme sürelerini zorlayan ve çocuğun uzun süre televizyon karşısında oturmasına neden olan programların da çocuğu televizyona bağımlı bir hâle getirme tehlikesi bulunmaktadır. Çocukların yaşlarına uygun olmayan haberler, onu salt bir tüketici olarak gören reklamlar çocukta gelişim bozukluklarına neden olmaktadır. Bu nedenle okul eğitimi ile birlikte çocuğun medya aracılığıyla verilen mesajlara eleştirel bir gözle bakmasını, seçici olmasını, doğru bilgiyi doğru yerde aramasını ve kendi mesajlarını iletmesini sağlayacak önlemler alınmalıdır. Bu önlemleri alacak olanlar da anne ve babalardır. Bunun için özellikle ana babaların medya okuryazarlık eğitimi almış olmaları gerekir.
Okul öncesi çocukların televizyon izleme süreleri konusunda anne ve babalar çocuklarını bilgilendirmeli, denetlemeli ve önlem almalıdır. Televizyon bağımlısı çocuklarda görülen en önemli olumsuzluklar: Okulda başarısızlık, duygusal zekânın gelişmemesi ve odaklanma problemidir. Televizyon, tek yönlü ileti gönderdiği ve daha çok görsel algıya hitap ettiği için çocuğun dil gelişimine zarar vermektedir.
Çocukların ve ailelerin basılı ve görsel yayınları kullanmalarını gözlemek/izlemek
Okul öncesi çocukların ve ailelerin medya araç ve gereçleri karşısındaki tutumlarını gözlemlemek için yakın ilişkiler kurulmalıdır
Ailelerin çocuk yayınlarını kullanmalarındaki olumlu ve olumsuz özellikleri belirlemek
İyi bir gözlemden sonra yine aile odaklı olarak medyayı kullanma konusundaki olumlu yönleri söylemek ve olumsuz yönlere dikkat çekmek gerekir.
KONU KISA ÖZET
•Çocuk şiiri, çağımızda çocuğun keşfedilmesiyle birlikte ortaya çıkan çocuk edebiyatı kavramının doğal bir sonucudur. Çocuk şiirlerinde hareket noktası, çocukların ihtiyaçları ve arzularına uygunluktur. Eğer çocuklara şiir zevki kazandırmak istiyorsak, muhakkak ki bu yolu takip etmek gerekir. •Çocuk şiirleri kafiyeli ve ölçülü yazılabileceği gibi serbest formda da yazılabilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, ister uyaklı (kafiyeli) ve ölçülü (vezinli) isterse serbest yazılmış olsun, şiirin sesle ilgili kurallarına (melodik yapı) uyulmasıdır. •Çocuğu yetişkinlerin hoşlandıkları şiirlerden zevk almaya zorlamak olumsuz bir etki meydana getirebilir. Çocukları “yetişkin dalkavukluğu”na götüren bu tür tutumlardan sakınmak gerekir. •Öğretici nitelikteki kimi şiirleri çocuklara okumanın ve bu şiirleri ezberlemelerini sağlamanın faydaları vardır. Fakat bu şiirlerin özellikle ölçülü ve kafiyeli olması kolayca ezberlenmelerini sağlayacaktır. •Çocuk yayınlarında bulunması mümkün olan çeşitli olumsuzluklara karşı çocukların doğru bilgilendirilmesi ve onlara doğru rehberlik edilmesi gerekir. •Çocuk edebiyatı metinlerinde görülen aşırı öğreticilik boyutu; metinlerin mutlak doğru olduğu konusunda ısrarcı yaklaşımlar ve bunların sonucunda çocuk okuyucuyu eleştirel yaklaşımlardan yoksun bırakma, kültürel şiddet, sosyal hayatta görülen psikolojik ve fiziksel şiddetin çocuk edebiyatı metinlerine yansıması bu olumsuzluklardan bazılarıdır. •Medya okuryazarlığı eğitimi çocuklar için hazırlanmış görsel ve basılı eserlerden gelebilecek muhtemel zararların önüne geçilebilmesi için şarttı
Masalların cinsellikten şiddete herşeyin olması doğaldır.Sedat Sever ''Çocuk Kitaplarına Yansıtılan Şiddet''başlıklı bildirisinde ise aşırı öğreticiliğin çocuk edebiyatı metinlerinde şiddet anlamı taşıdığını belirtir.
Bu gerçek de göz önünde bulundurularak okul öncesi dönemdeki çocuklara yetişkinler tarafından okunan, anlatılan masal, öykü, şiir ve anlatıların çocukları yaşama bağlayan, eğlendiren, mutlu eden kurguları; özdeşim ögesi kahramanların demokratik tutum ve davranışlarıyla yapılandırılmalıdır. Bu düşüncelere göre çocuk kitaplarının neden olabileceği örselenmeler şöyle sıralanabilir: 1. Yetişkinlerin, metinler aracılığıyla kendi doğrularına göre çocukları yönlendirmeleri, onları kendi gerçeklerinden uzaklaştırarak edilgen, haklarından habersiz ve gereksinimlerini karşılayamamış kişiler durumuna sokabilir. 2. Çocuk kitaplarında kahramanların amacına şiddet uygulayarak ulaşması, kitapta aktarılan iletilerle şiddetin olumlanması, şiddetin sorun çözmenin bir yolu olarak gösterilmesi, çocukta büyük duygusal örselenmelere neden olabilir.
Doğumdan sonraki ilk iki yılda çocuğu medyadan uzak tutmak, onu daha çok insanlarla ilişki kurabileceği ortamlara götürmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.İki yaşından beş yaşına kadar olan dönemde konuşma, kendini ifade etme ve problem çözme yetenekleri kazanmaya başlayan çocuklarda medya okuryazarlığı eğitimi vermek pek mümkün değildir. Bununla birlikte dinledikleri, seyrettikleri şeyler hakkında duygu ve düşüncelerini ifade etmelerini kolaylaştırıcı önlemler alınabilir. Gerçek ile kurguyu ayırt edemeyen bu yaş çocuklar, rüyada gördüklerini de gerçek zannederler. Bu nedenle film ve çizgi filmlerdeki korkutucu uyaranları da gerçek zannetme eğilimindedirler. Çocukları medyadan özellikle televizyon ve internetin zararlı etkilerinden korumak tamamen mümkün görünmese de anne ve babalar bu konuda daha seçici davranabilirler.
Günümüz çocuklarının, zararları karşısında en çok savunmasız kaldıkları iki medyatik ürün vardır. Bunlardan biri televizyon, diğeri ise internettir. Televizyon, her türlü olguyu eğlence mantığı içinde sunmakta ve izleyicinin dünyaya bakış açısını etkilemektedir. Dünyayı sadece eğlence mantığı içinde değerlendiren bir bakış açısı sorunludur. Televizyonun bilinçsizce kullanılması sonucu ortaya çıkan problemleri doğru okumak, anlamlandırmak, seçmek ve değerlendirmek ve farklı bir algı geliştirmek bir zorunluluktur. Ne kadar faydalı olursa olsun izleme sürelerini zorlayan ve çocuğun uzun süre televizyon karşısında oturmasına neden olan programların da çocuğu televizyona bağımlı bir hâle getirme tehlikesi bulunmaktadır. Çocukların yaşlarına uygun olmayan haberler, onu salt bir tüketici olarak gören reklamlar çocukta gelişim bozukluklarına neden olmaktadır. Bu nedenle okul eğitimi ile birlikte çocuğun medya aracılığıyla verilen mesajlara eleştirel bir gözle bakmasını, seçici olmasını, doğru bilgiyi doğru yerde aramasını ve kendi mesajlarını iletmesini sağlayacak önlemler alınmalıdır. Bu önlemleri alacak olanlar da anne ve babalardır. Bunun için özellikle ana babaların medya okuryazarlık eğitimi almış olmaları gerekir.
Okul öncesi çocukların televizyon izleme süreleri konusunda anne ve babalar çocuklarını bilgilendirmeli, denetlemeli ve önlem almalıdır. Televizyon bağımlısı çocuklarda görülen en önemli olumsuzluklar: Okulda başarısızlık, duygusal zekânın gelişmemesi ve odaklanma problemidir. Televizyon, tek yönlü ileti gönderdiği ve daha çok görsel algıya hitap ettiği için çocuğun dil gelişimine zarar vermektedir.
Çocukların ve ailelerin basılı ve görsel yayınları kullanmalarını gözlemek/izlemek
Okul öncesi çocukların ve ailelerin medya araç ve gereçleri karşısındaki tutumlarını gözlemlemek için yakın ilişkiler kurulmalıdır
Ailelerin çocuk yayınlarını kullanmalarındaki olumlu ve olumsuz özellikleri belirlemek
İyi bir gözlemden sonra yine aile odaklı olarak medyayı kullanma konusundaki olumlu yönleri söylemek ve olumsuz yönlere dikkat çekmek gerekir.
Basılı ve görsel yayınları kullanmaları konusunda rehberlik
etmek Zaman zaman basılı ve görsel yayınları kullanmak konusunda örnek teşkil
edecek etkinlikler düzenlemek ve bu konuda rehberlik etmek gerekir.
Zamanı belirlemek
(Okuma saati, TV
saati, bilgisayar saati vb.) Televizyona ilave olarak bilgisayar ve buna bağlı
olarak internetin yaygınlaşması çocukların zamanlarının çoğunu bunların
karşısında geçirmesine neden olmaktadır. Bu sebeple televizyon seyretme,
bilgisayar kullanma konusunda zaman sınırlandırılmalı ve okuma saati
belirlenmelidir.
Ortamı belirlemek
Çocukların bilgisayarı kullanabilecekleri
yer de bilgisayar kullanma saati kadar önemlidir. Günümüzde çocuk
istismarcıları özellikle interneti kullandıklarından, çocukların evde herkesin
görebildiği bir yerde bilgisayar kullanmalarına özen gösterilmelidir.
Televizyondaki
uyarıcı simgeleri ve anlamlarını tanıtmak
Günümüzde televizyon
programlarına uyarıcı nitelikte çeşitli semboller getirilmiştir. Uygunsuz
içerik, şiddet ve cinsellik, +7 yaş, + 16 yaş veya genel izleyici olarak
belirlenen uyaranlar çeşitli sembollerle ifade edilmektedir. Televizyonun
olumsuzluklarından çocukları koruyabilmek için bu sembollerin iyice öğrenilmesi
ve çocuklara öğretilmesi gerekir.
Reklamlardaki sağlığa zararlı ve yararlı ürünleri tartışmak
Televizyon reklamları, çocuğu tüketimin bir nesnesi olarak görmekte ve
hedef kitle olan ebeveyne çocuklar üzerinden ulaşmayı planlamaktadır. Yeni çıkan
bir oyuncak, çikolata veya başka bir tüketim ürünü çocuğun iştahını kabartmakta,
çocukta reklamlarda gördüğü her şeyi alması gerektiği şeklinde bir algı
oluşturmaktadır. Reklamlarda görülen işitilen her şeyin satın alınması ihtimali
yoktur. Bu nedenle tanıtımı yapılan ürünlerin tamamının alınamayacağı ve
bunların çoğunun zararlı olduğu çocuklara anlatılmalıdır.
Basılı ve görsel
yayınların kullanım becerisine model olmak
Bu konudaki en önemli
görev, anne ve babaya düşmektedir. Bununla birlikte okul öncesi dönem
çocuklarına anaokullarında belli zamanlarda medya araçlarıyla çeşitli çizgi
filmler seyrettirilmeli ve bunlara ayrılan süreye dikkat edilmelidir.
Yayınları
eleştirel bakış açısı ile kullanmak
Gerek görsel ve gerekse yazınsal metinlerdeki
olumsuzluklarla mücadele edebilmesi için temel görevlerden biri, çocukta bu tür
yayınlara karşı eleştirel bakış açısı gerçekleştirmektir. Çocuğun öykülerde
olduğu gibi görsel medyada rastladığı çizgi film, film vb. programlarda
düşüncesini rahatça ifade edebilmesine imkân tanıyacak sorular sorulmalıdır.
Çocuk, bu tür konularda soru sormaya başladığı andan itibaren kendi önüne
konulan, kendisini edilgenliğe iten uygulamalara daha hazırlıklı olacaktır.
•Çocuk şiiri, çağımızda çocuğun keşfedilmesiyle birlikte ortaya çıkan çocuk edebiyatı kavramının doğal bir sonucudur. Çocuk şiirlerinde hareket noktası, çocukların ihtiyaçları ve arzularına uygunluktur. Eğer çocuklara şiir zevki kazandırmak istiyorsak, muhakkak ki bu yolu takip etmek gerekir. •Çocuk şiirleri kafiyeli ve ölçülü yazılabileceği gibi serbest formda da yazılabilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, ister uyaklı (kafiyeli) ve ölçülü (vezinli) isterse serbest yazılmış olsun, şiirin sesle ilgili kurallarına (melodik yapı) uyulmasıdır. •Çocuğu yetişkinlerin hoşlandıkları şiirlerden zevk almaya zorlamak olumsuz bir etki meydana getirebilir. Çocukları “yetişkin dalkavukluğu”na götüren bu tür tutumlardan sakınmak gerekir. •Öğretici nitelikteki kimi şiirleri çocuklara okumanın ve bu şiirleri ezberlemelerini sağlamanın faydaları vardır. Fakat bu şiirlerin özellikle ölçülü ve kafiyeli olması kolayca ezberlenmelerini sağlayacaktır. •Çocuk yayınlarında bulunması mümkün olan çeşitli olumsuzluklara karşı çocukların doğru bilgilendirilmesi ve onlara doğru rehberlik edilmesi gerekir. •Çocuk edebiyatı metinlerinde görülen aşırı öğreticilik boyutu; metinlerin mutlak doğru olduğu konusunda ısrarcı yaklaşımlar ve bunların sonucunda çocuk okuyucuyu eleştirel yaklaşımlardan yoksun bırakma, kültürel şiddet, sosyal hayatta görülen psikolojik ve fiziksel şiddetin çocuk edebiyatı metinlerine yansıması bu olumsuzluklardan bazılarıdır. •Medya okuryazarlığı eğitimi çocuklar için hazırlanmış görsel ve basılı eserlerden gelebilecek muhtemel zararların önüne geçilebilmesi için şarttı
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder